Ellinci Yıl Marşı Yazarı


    Ellinci yıl marşını kim yazmıştır, ellinci yıl marşının yazarı kimdir?
    Ellinci yıl marşı, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunun ellinci yılı münasebetiyle yazılmış olup, şair Bekir Sıtkı Erdoğan tarafından kaleme alınmıştır. Bekir Sıtkı beyefendi, kendileri Kara Harp Okulu mezunudurlar. Fakat aynı zamanda Ankara Üniversitesi Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi'nden de mezundurlar. Şiirlerinden bazıları bestelenmiştir. Elhasıl işte Ellinci Yıl marşının yazarı Bekir Sıtkı Erdoğan'dır.


    Yaa napiim 50. yazı çıkmadı birilerinden. Ben de al dedim ellinci yazı. Bi sonraki yazı Fırat'la ilgili olcak: Ben bunla bişiy yaparım ki. Ne alaka di mi. Birilerinin sayesinde.
    Soora silcem bu kısmı.

   ....

    Yazmayı bilmiyor yaaa

0 yorum:

İngilizce Listening Alıştırmaları

    İngilizce dendi mi, listening mevzusu ayrı bi zordur. İngilizce listening anlamıyorum diyorsanız internette hazırlanmış İngilizce listening ve speaking alıştırmaları, bu zorluğu aşmak hususunda size oldukça yardımcı olabilir. Biz de, listening konusunda size yardımcı olması için İngilizce listening ile ilgili alıştırmalar ve dersler içeren, hatta sadece bu konuyla ilgili olarak hazırlanmış bir site önereceğiz.
    Siteye BURADAN tıklayarak ulaşabilirsiniz. Öncelikle, site çok sade ve çok kullanışlı. Pratikte size büyük kolaylık sağlayacak şekilde dizayn edilmiş. Sitenin ana sayfasında, listening egzersizleri liste halinde alt alta bulunuyor. Listedeki seçeneklerden birine tıkladığınız zaman, o konuyla ilgili menü sayfasına ulaşılıyor. Ve o konuyla ilgili açıklama ve egzersizler karşınıza geliyor.
    Site, görsel açısından pek zengin değil, hatta görsele dair birkaç basit hata da mevcut. Lakin, site amacına oldukça iyi hizmet ediyor. Sitenin sahibi Caroline Brown, kendisi 25 yıldır yetişkin yaş grubundakilere İngilizce öğretiyor. Listening'i iyi geliştirmenin dil öğrenirken çok önemli olduğunu, fakat tekrar edilmesi, periyodik alıştırmalarla pekiştirilmesi gerektiğini, kendisinin de başkalarına bu hususta yardımcı olabilmek için bu siteyi açtığını belirtiyor.
    Kolay gelsin.

2 yorum:

Yurtdışına Çıkarken Dikkat Edilmesi Gerekenler

     Selam, bir önceki yazımızda yurtdışına çıkmak isteyenlere, dikkat edilmesi gerekenler ile ilgili, yanlarına almaları gerekenler ile ilgili, yeşil pasaport ve diğer pasaport çeşitleri ile ilgili bilgilendirmeler ve tavsiyelerde bulunmuştuk. Bu yazımızda da yurtdışına çıkmadan önce kurabileceğimiz irtibatlar,dil okulları konusunda bilgilendirmeler, konaklama, yurtdışına çıkarken neleri araştırmalıyız, bu ve benzeri konularda yardımcı olacağız.
     Öncelikle eğer biz yurt dışına bir dil okulu vasıtası ile gidiyorsak bu dil okulunu ayarlamamız hususunda bizim vize danışmanıyla irtibata geçmemiz gerekecektir. Fakat biz burada vize danışmanımıza tam anlamıyla güvenmemeliyiz. Çünkü vize danışmanlığı yapan kurumlar genelde anlaşmalı oldukları okulları tavsiye etmekte ve tavsiye ettiği okullardan komisyon ücreti almaktadırlar.. Bu sebepten biz vize danışmanından ayrı olarak okulun kendi sitesini inceleyip gerekirse numarasını alıp irtibata geçmeliyiz. Çünkü bazen okullar kurumlara ayrı, öğrencilere ayrı cevaplar gönderebiliyorlar.


     Dil okullarını ayarlarken dikkat edeceğimiz bir diğer husus ise okulda ki Türk öğrenci yoğunluğudur. Genelde vize danışmanlığı yapan kurumlar sürekli aynı okullara öğrenci gönderdiklerinden dolayı belli okullarda Türk yoğunluğu oluyor. Bu sebepten o okula gitmeden internet üzerinden okuldaki Türk öğrenci yoğunluğunu ve okulun kalitesini araştırmalıyız.
     Konaklama konusunda ise, okulların kendi öğrenci yurtları olduğu gibi anlaşmalı olduğu bazı aileler de vardır. Bizim burada tavsiye edebileceğimiz öğrencilerin yerli bir ailenin yanında kalmalarıdır. Yani eğer biz İngiltereye gidiyorsak kalmak isteyeceğimiz aile İngiliz bir aile olmalı. Yerli ailenin dışındaki tercihlerde ingilizcemizi fazla geliştiremeyiz. Yabancı bir aileyle kalıyorsak aksan konusunda sıkıntılar çekeriz,keza öğrenci evlerinde de öğrenciler kendi milletlerinden olanlarla kendi dilini konuşmayı tercih ettiklerinden istediğimiz verimi alamayız.
  


0 yorum:

Motivasyonu Artırma Yöntemleri

    Motivasyonumuzu artırmak için hangi yöntemlerden, hangi tekniklerden faydalanabiliriz?
    Motive olmak, kendimizi motive etmek için, kullanabileceğimiz pek çok yöntem, pek çok teknik bulunmaktadır. Eğer bu hayat maratonunda, motivasyonunuzu sürekli üst düzeyde tutmak istiyorsanız, bu teknikleri uygulamanızı öneriyoruz.
     Peki bizi neyin motive ettiğini nasıl öğrenebiliriz? İşte burada öncelikli hedef, kendimizi tanımak olmalıdır. Bizi neyin mutlu ettiğini bilmek, hangi durumlarda öfkelendiğimizi, hangi durumlarda nasıl tepki verdiğimizi öngörebilmek, motivasyon araçlarımızı bulmak hususunda temel kaynağımız olacaktır.
     Her insan için motivasyon araçları farklı olsa da, genel olarak herkese yardımcı olabilecek birkaç teknikten bahsedelim:
    Amacınızı İyi Tanımlayın
    Ne yapmak istediğinize iyi karar verin,hayattan beklentiniz ne? Zengin olmak mı istiyorsunuz, çok arkadaşınız olmasını, çevrenizin geniş olmasını mı istiyorsunuz?Kilo vermek, sağlıklı olmak, güzel görünmek mi istiyorsunuz? Bu soruların cevabını, en çok neyi istediğinizi bilirseniz, hedefe ulaşmak için kullanacağınız yöntemleri daha kolay seçebilirsiniz.
     Bu Amaca Niçin Ulaşmak İstediğinizi Belirleyin ve sonuçları hayal edin
     Bu nokta çok önemli. diyelim ki zengin oldunuz.. Peki ne yapmak istiyorsunuz? Amacınıza ulaştıktan sonraki adımları ve amacınıza ulaşmanın size getireceği faydaları hayal edin. Bu hayallerinizdeki gerçeklik payını da ortaya çıkaracaktır.
     Bu Amaca Ulaşmak İçin Çabalayın ve Kendinizi Ödüllendirin
     Çalışmalarınızda karşınıza gelebilecek zorluklar karşısında nefes almak için kendinize ödül vermeniz motivasyonunuz açısından büyük önem arz edecektir. Bu yüzden amacınızı aşmayacak şekilde kendinize küçük ödülleri layık görün.
  
  

0 yorum:

Yumurta Sarısının Zararları

    Son günlerde yumurta ile ilgili televizyon programlarında çokça konuşuldu. Bazı yumurta sever, yumurta şirketleri de onları pek sever doktor insanlar, bütün tıp alemini hiçe sayarak yumurtayı öve öve bitiremediler. Biz de yumurta zararlı mıdır, ne kadar yumurta sarısının zararları vardır, günde en fazla kaç yumurta yenilebilir, yumurtanın sarısını beyazından ayırmalı mı; bu sorulara yanıt bulalım istedik.
    Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki, yumurta çok yararlı bir besindir. Yumurta, içinde insan vücudu için çok değerli proteinleri barındırır. İçinde bulundurduğu esansiyel amino asitler ile ve A, D, E ve B vitaminleri ve tabi ki diğer vitaminler ile haftalık kahvaltı alışkanlığı içinde mutlaka bulunması gereken bir besindir.
    Peki ama yararlı ise, eşittir istediğimiz kadar tüketebilir miyiz? Hayır. Hayvansal yağlar kadar olmasa da, yumurta da içinde sağlık için zararlı olan doymuş yağları barındırır. Sözü kısa kesip sadede geleceğim. Günde yarım yumurta sarısı yemek, beyazının ise tamamını tüketmek idealdir. Tabi bu kişinin yaşına, cinsiyetine, vücudunun kolesterole olan duyarlılığına, fiziksel aktivite düzeyine, sigara içip içmemesine göre değişir. Daha fazlasını yemek ise kötü kolesterol denilen LDL'nin yükselmesine, kalp damar hastalıkları riskinin artmasına sebep olacaktır. Yumurta sarısı kolesterol, kalori deposudur. Günde yarım yumurta sarısı, gerekli enerjiyi almanızı sağlar, fazlası ise kilo almanıza, kolesterolünüzün yükselmesine neden olur.
    Peki ama "bazı" uzmanlar neden tersini iddia ediyor? Televizyoncuların bir sözü vardır. Söz Amerikan orijinli olduğu için, önce orijinalini verelim: "If you are looking good and talking well, people will swallow any." Yani televizyonda, iyi görünüp bir de güzel konuşursanız insanlar her şeyi yutarlar. Bunun ne kadar doğru olduğunu televizyonda söylenen her yanlış şeyde biraz daha iyi anlıyorum. Bu uzman insanların bazıları, kamuoyu hafızamız biraz kısa olduğu için hatırlamıyoruz; önce yumurta karşıtı olan insanlardı. Sonra 180 derece çark edip (ne olduysa) yumurta aşığı kesildiler. İşi abartıp günde 10 yumurtadan bahsedenleri bile oldu. Biz onlara yumurta şirketleriyle olan seviyeli ilişkilerinde mutluluklar dileyelim.
    Kısaca, yumurtasız olmaz. Ama fazlası da zararlıdır. Taze almaya, evde uzun süre tutmadan tüketmeye (ki besin değerleri kaybolmasın ), çiğ tüketmemeye (biotin eksikliğine sebep olur) dikkat ediniz. Mutlu kalın, sağlıklı kalın. Bi de spor yapın. :)

3 yorum:

Steve Jobs: Zamanınız Kısıtlı

    Steve Jobs'un ünlü Stanford konuşmasını biliyorsunuzdur. Büyük adam, orada pek uzun konuşmuyor. Lakin büyüklerimin "sözü kısa söyle, ta uzun olsun" dediği gibi, az sözle çokların anlatamadığını anlatıyor. İnsanın hayatını değiştirebilecek pek az konuşma bulunur. Lakin hayatını boşa geçirmemiş bu insanların hayat tecrübeleri, böylesine bir içtenlikle buluşunca kalbinin derinliklerine tesir ediyor insanın. Ben de çok uzun tutmayacağım. Zaten internette bu konuşmayla ilgili çokça içerik var. Aynı konuşmayı tekrar yazmanın bi manası yok. Size biri konuşmanın orijinali İngilizce, biri de tercümesi Türkçe, kaliteli iki sayfanın linkini vermek istiyorum.
    Biz zaten öncelikle kendimiz için blogluyoruz. Bu çok sevdiğim ilham verici konuşmayla ilgili blogda bir içerik olsun istedim. İşte linkler:    Türkçe  ,   İngilizce
    Stay hungry, stay foolish.   :)

0 yorum:

İnsan Günde Kaç Saat Uyumalı

    İnsanın günde alması gereken uyku miktarı, saati; elbette ne insanlar arasında, ne de bir insanın yaşam süresince sabit değildir. Peki bi insan günde kaç saat uyumalıdır? Hayatın temposuna ayak uydurabilmek, bedenimize yeterli uykuyu almayarak, stresli hayatlarımıza bir stres faktörü daha eklememek için günde kaç saat uyumak lazım?
    Elbette insanın fiziksel, zihinsel çalışma temposuna göre alması gereken uyku miktarı değişiklik gösterir. Bunun yanında hayatımızın her yaş aralığında da almamız gereken uyku miktarı da değişiklik gösteriyor. Fakat biz bu yazıda yetişkin bir insanın günde kaç saat uyuması gerekir sorusuna cevap vermeye çalışacağız.
    Benim de çok yanlış yaptığım, bakış açımı düzeltip doğru davrandığımda da aradaki pozitif farkı müşahede ettiğim bir konu uyku. Hayatın temposu ve yapılması gereken onca iş arasında bazen gündüz süresi yeterli olmuyor. Maalesef böyle zamanlarda da insanın aklına gelen ilk uyku oluyor. Çünkü uykuya ayırdığımız zamanı; verimsiz, faydasız, azaltılması gereken bir zaman dilimi olarak görüyoruz ve bu zamandan özellikle yattığımız saati erteleyerek kısmaya başlıyoruz. Böyle durumlarda ise sonuç olarak kişide dikkat dağınıklığı, gün boyu yorgunluk, zihinsel ve fiziksel verim kaybı, sinirlilik gibi nahoş sonuçlar ortaya çıkıyor. Kişi bu sorunlara rağmen az uyumakta ısrar ederse de bağışıklık dediğimiz immun sistemi zayıflıyor ve her türlü hastalığa davetiye çıkarmış oluyor.
    Önce mevzunun optimumundan bahsedelim. Yani bir insanın yaklaşık olarak ideal uyku davranışı nasıl olmalıdır, ondan bahsedelim. Daha sonra da yapılması zor olan hususlarda "bir şey bütün bütün elde edilemiyorsa, bütün bütün terk etmek uygun değildir" kaidesine göre nasıl davranabileceğimizden bahsedelim.
    En iyisi güneşten önce kalkmaktır ve güneşin doğduğu saatten 7-8 saat önce yatmaktır. Alın size ideali. Lakin gerçekçi olmak gerekirse, bunu ne yapan , ne de yapmak isteyecek yoktur. Çünkü, şimdiki hayat stilinde gece hayatı diye bir olgu var. İnsanlar gerek evde gerekse dışarıda, gecenin ilk birkaç saati uyanık kalmayı tercih ediyorlar. Madem durum böyle, o vakit en azından 12'den önce yatmayı alışkanlık haline getirmeliyiz. Bu saat, vücutta melatonin, growth hormon gibi, gün içerisindeki hücre ve dokular düzeyindeki yıkımı rejenere etmeye yarayan hormonların hat safhada salgılandığı zamandır. Bu saatte uykuda olmak, o hormonların işlevselliği açısından olmazsa olmazdır Hem gün içinde yaptığınız fiziksel aktivitelerin, hem öğrenme yorum yapma gibi bilişsel aktivitelerin uzun vadede performansınızı olumlu etkilemesi açısından uyku muazzam öneme sahiptir. Şayet 12 gibi yatarsanız 6 saatten az, 9 saatten çok olmamak üzere ışık ve gürültü almayan, gün içinde iyi havalandırılmış, gün içinde "sigara içilmeyen" bir odada yatmanız önerilir.
    Uykunun nasıl olması gerektiğiyle ilgili başka bir mevzu da yemek. Yatağa ne aç, ne de karnınız dolu girin. Yatmadan önce minimum 2, maksimum 4 saatlik süreçte akşam öğününü yerseniz uygundur. Bu o gün mümkün olmadıysa, mide asidinin zararını bir nebze azaltmak için, yatmadan önce biraz ekmek içini ufalayıp yutun.
    Yatağa sinirli, gergin bir şekilde girmeyin. Eğer yatma vaktinizde sizi geren bir durum olduysa, mümkünse ılık duş alıp (gevşemenize çok yardımcı olacaktır) öyle yatın.
    Yatağa mutlaka rahat kıyafetlerle girin ve dişlerinizi yatmadan önce mutlaka fırçalayın. Yatmadan önceki son 1 saatte fiziksel aktiviteden kaçının.
    Bir de kilo vermek isteyen, az yemekte sıkıntı çekenler: Uyku vaktinde kişi uyumazsa, uyuması gerektiği kadar uyumazsa, pankreastan salgılanan insülin hormonu gerektiği kadar salgılanamaz. Kan şekeri düzensizleşir. Ayrıca bizde yemek yeme isteğini uyandıran hormonlardan ghrelin hormonu fazlaca salgılanır. Yemek yerken bize durmamız gereken zamanı söyleyen "ben doydum hormonu", pardon "leptin hormunu" gerektiği kadar salgılanamaz.
    Yeter.

0 yorum:

Yemeklere Ne Kadar Tuz Atılmalı

    Bu kısa yazımızda öncelik her zamanki gibi sağlık olarak "sağlıklı yaşamak, sağlıklı olmak için" yemeklere ne kadar tuz atmalıyız, vücudumuz için ideal elektrolit dengesini sağlamak için yemeklere ne kadar tuz atılmalı sorularının cevaplarına değineceğiz.
    Türkiye'de günlük ortalama tuz alım miktarı kişi başına 18 gramdır. Bu ortalama Avrupa'da 3 gram kadardır. Bu nedenledir ki ülkemin insanı hipertansiyon gibi kalp damar hastalıklarına çok daha sık yakalanmaktadır.
    Bildiğiniz gibi tuz, sodyum ve klor elementlerinden oluşmakta, ve bu iki elementin vücutta belirli düzeylerde olması hayatın devamlılığı için en üst düzey öneme sahiptir. Bu düzeyi sağlayabilecek kadar tuz aldıktan sonra alacağımız her gram hatta miligram tuzun bize zararı vardır.
    İnsanın dışarıdan alması gereken günlük tuz miktarı 2,3 gramı aşmaz. Bu miktardaki tuz ise zaten yediğimiz yiyeceklerde vardır. Yani günde 2,3 gram tuzu dışarıdan alabilmek için asla yemeklere tuz ilave etmek gerekmez. Bu miktardaki tuzu besinlerin içerdikleri tuzdan, yoğurt ve zeytin gibi mamullerden almaktayız. İlave ettiğiniz her miligram tuz hastalıklara bir davetiyedir.
    Bir de kilo vermek isteyen, her hafta tartıya çıkan kişi balalarına bir önerimiz olsun. 1 hafta boyunca yemeklerinizde sıfır tuz kullanın; bir hafta boyunca tuzdan tamamiyle uzak durun. Daha önce ne yiyorsanız aynı şeyleri, aynı porsiyonlarda yiyebilirsiniz. Hiçbir şeyi değiştirmeden; ne az yemek, ne kalorisiz yemek, ne spor yapmak, hiçbir şey yapmadan bir hafta sonra tartıda hatırı sayılır bir değişiklik göstereceksiniz. Ha bi de bu söylediğimizi yaparken bir hafta boyunca olabildiğince su içerseniz tartıdaki değişiklik daha göz kamaştırıcı olur. (9 gram tuz, 2 litre kadar suyun 48 saat boyunca vücutta tutulmasına sebep olur.)
    Bi de İngilizlerin bi lafı vardır: Food is best when it doesn't taste.
    Yaaaa.

1 yorum:

Yemeklere Ne Kadar Yağ Konulmalı

    Yaptığımız yemeklere ne kadar yağ koymalıyız? Sağlıklı bir yaşam için ideal olan besin dengesini sağlayabilmek için yemeklerimize ne kadar yağ koymak gerekir? Yemekler lezzetli olsun diye fazlaca yağ konulmalı mı?
    Bu soruların en doğru cevabını "kabullenebilmemiz" için öncelikle bir şeyi gözden geçirmekte fayda var ki, o da mutfak kültürümüz. Evet Türk yemekleri çok lezzetli. Buna hiçbir itirazımız yok, her bir yöremizin mutfağı diğerlerinden geri kalmayacak kadar güzel. Ama şu da bir hakikat ki mutfak kültürümüzde aşmamız ve geride bırakmamız gereken bir anlayış var. Lezzetli yemek yapmak için fazlaca yağ katmayı mübah hatta lazım görüyoruz. Sokaklardaki kilolu insanların sayısındaki fazlalığın en önemli nedenlerinden biri de bu.
    Şu kanıtlanmış bir gerçek ki, insan vücudundaki esansiyel yani hayatın devamlılığı için bulunması gereken yağ oranı erkeklerde yüzde 2, kadınlarda ise yüzde 3-4. Bu orana yakın olmak daha sağlıklı, tabi ki sporla birlikte. Bu oranı sağlayabilmek pek mümkün değil lakin yaklaşabilmek için yapmamız gereken yemeklerde sıfır yağ; yani yemeklere hiç yağ katmamak. Yani bir insan, yemeklerine hiç yağ ilave etmemeye başlarsa bu sağlığı için daha yararlıdır.
    Anlaşılması gereken önemli bir mevzu ki, insan beyni muazzam bir adaptasyon, oryantasyon yeteneğine sahiptir. Şimdi siz ve aileniz yıllardır damaklarınızı, daha da önemlisi beyninizi yağ kullanılmış yemeklere alıştırdığı için haşlama tarzı beslenme alışkanlığı size çok tatsız, yavan gelir. Düşüncesi dahi iştahınızı kapatır. Lakin, şuna inanın, sağlıklı beslenme sitelerindeki yemek tariflerindeki gibi yemekleri 14 gün kadar yaptığınızda, beyninizi o şekil beslenmeye ve tad almaya zorladığınızda, yağın ve yağlı yemeklerin midenizi kaldırdığını göreceksiniz. Tartıdaki eksilmeler de işin başka bir yanı tabi.
    Ekseriyetin imkansız olduğuna inandığına eminim, lakin gerçek manada sağlıklı yaşamak istiyorsanız, lezzet perspektifinizi bir nebze değiştirmeniz gerekiyor. Sigara içmediğinizi umuyoruz. Sigara içen birinin, sigarayı bırakmayı isteyip de bırakamaması, sizin için anlaşılması nasıl zorsa; haşlama, salata, yeşilden zengin beslenmeye, diyetinizde sıfır yağ kullanmaya başlayıp 2-3 hafta kadar bunda sebat ettikten sonra, insanlara bu beslenme tarzını önerdiğinizde bunu imkansız görmelerini işte öyle anlaşılmaz bulacaksınız.
    Biz bir deneyin deriz.

IF YOU NEVER TRY, YOU'LL NEVER KNOW
EĞER ASLA DENEMEZSEN, HİÇBİR ZAMAN BİLMEYECEKSİN.
çevirince aynı hava olmuo  :/

0 yorum:

Sağlıklı Yaşamın Şartları

    Ülkemizde, sağlıklı yaşam konusundaki bilinç ne yazık ki olması gereken seviyenin çok altında. Henüz bir spor yapma kültürünün dahi oluşmadığı çok açık. Bu yazımız, sağlıklı yaşamın bileşenleri hakkında olacaktır. Sağlıklı yaşamanın kuralları nelerdir? En azından biz, fert olarak, kendi yaşamımız için, daha sağlıklı olmak için neler yapabiliriz; bundan bahsedeceğiz. Bu hususta öncelikle biraz ülkemizden bahsedelim. Ülkemizin güzel insanları, bir çok şeyde olduğu gibi, sağlıksız beslenme ve bizim "yeyip içip yan gelip yatma" diye tabir edebileceğimiz "sedanter yaşam" hususlarında Avrupa birincisidir.
    Öncelikle "yağ" faktöründen bahsedelim. Malumunuzdur ki Turkish Cousine - Türk Mutfağı dünyada çeşitlilik, özgünlük ve lezzet hususunda hatırı sayılır bir yere sahiptir. Lakin çok kötü bir alışkanlığımız var ki "yemeklere gereğinden çok fazla yağ katıyoruz". Yemeği bu kadar yağlı yaptığımız zaman daha lezzetli olacağına inanıyoruz. Avrupa'nın, yemeklerinde en fazla yağ kullanan ülkesiyiz. Buraya dikkat; eğer sağlıklı yaşamak istiyorsak, aldığımız besinlerdeki yağı -bu yağ ne yağı olursa olsun- mümkün olduğunca sıfıra yaklaştırmamız gerekiyor. 
    Bir diğer mevzu "tuz". Türk insanı günde ortalama 18 gram tuz tüketiyor. Bu hususta Avrupa ortalaması 3 gram civarındadır. Tuzun vücudumuza zararlı etkilerini de bilmeyenler, artık siz google şeysinden şey yaparsınız. "Kimse üstüne alınmadı di mi?" Ama eminim ekseriya sofradayken veyahut yemek yaparken tuzla oldukça haşır neşirsiniz. Eğer daha sağlıklı olmak istiyorsanız yemeklere attığınız tuzu olabildiğince sıfıra indirin.
    Bir diğer mevzu ise, özellikle bekar arkadaşlara sesleniyorum: Yemeklerde Çeşitlilik. Bir güvenlik şirketinde çalışan bir ağabeyimizin kan değerleri düşük çıkmış soruyor (bekar bir abimiz); yahu ben ki her gün  pekmezle beslenen adamım; neden benim kan değerlerim böyle çıktı? Cevabı soruda gizli tabi: Her gün pekmez yediğiniz için. Ülkemiz yiyecek çeşitliliği açısından mükemmeldir. Pazara gittiğiniz zaman 50'yi aşkın farklı türde ürün bulabilirsiniz. Kendinize pazar alışkanlığı edinin. Ne yemek yapacağınızı bilmeseniz dahi çok sebzelerden azar azar alın, yeşillikler de dahil olmak üzere. Sebze sote gibi bir öğünde bir çok farklı sebze kullanılan yemekleri yapmayı öğrenin.
    Sağlıklı yaşamın şartları ile ilgili yazılarımız devam edecek. Kardiyo denilen; ülkem insanının bihaber olduğu güzelliği, başka başka sigara ve alkol illetlerini de başka zaman anlatırız.

0 yorum:

Gözleri Ovuşturmanın Zararları

    Gözleri Ovuşturmak Zararlı mı?
    Gözlerimiz kaşındığı zaman ovuşturmak çok masum bir hareket gibi gözükse de, aslında çok zararlı. Gözlerde kaşıntı ve gözleri sürekli ovuşturma ihtiyacı hissetmek allerjik bir hastalığın belirtisi olabilir. Böyle bir durumda doktorunuza başvurmaktan çekinmeyin. Derseniz ki, benim doktora gidecek vaktim yok; o vakit eczacınıza da danışarak günde 1 tablet Aerius 5 mg almanızı tavsiye ediyoruz.
    Gözleri sürekli ovuşturmak iki yolla gözlere zarar veriyor. Bunlardan biri mekanik, yani ellerimizin sürtünmesinden ötürü gözlere yaptığı fiziksel hasar. Bu hasar, özellikle şiddetli kaşınmalarda ve kirpik veya yabancı cisim kaçması gibi durumlarda daha belirgin hale geliyor. Diğer yol ise elde bulunan bakteri ve diğer mikroorganizmalar aracılığıyla gözde iltihabi reaksiyon oluşması. Tabi bu noktada el hijyeni en önemli korunma yöntemi. Zira sürekli ve şiddetli göz kaşınması gibi bir şikayette el, çoğu zaman gayr-i ihtiyari göze gidiyor. Bu zarardan korunmak için de ellerimizi sık sık yıkamamız gerekiyor.

0 yorum: