Çalışmak Gibisi Yok

    Çocuk stajı, tusa çalışma, diğer arkadaşların da şark vazifesi ve sair meşguliyetlerinden mütevellit uzun süredir yazı yazamadık blogumuza. Ben de kurban bayramı münasebetiyle bir boşluk bulup klavyenin başına geçtim iki satır yazayım diye. Kurban bayramınız mübarek olsun.
    Türkiye de Hollanda'ya yenildi bugün, Brezilya'ya gitme umudu kalmadı. Bugün maçı izlerken gördüm ki bizim topçular karşı takımdakiler kadar çalışmamışlar. Evet bi ümit, heyecan, motivasyon ve coşku görüyorsunuz ama sıkı çalışmadıkları da her hallerinden anlaşılıyor.
    Bu çalışma mevzusu bi süredir gündemimdeydi. Ben de bu 9 günlük tatilde şu ilk 5 gün toplamda 1 saat belki çalışmışımdır. Ve içimde bi sıkkınlık, neşesizlik var; hiçbir şey yapmak gelmiyor içimden. Şu çok mühim bir hakikat ki, çalışmak gibisi yok. Ne zaman sıkı çalışıyorsam, kendimi, dünü ve yarını, olmuşu olacağı, her şeyi bi tarafa bırakıp sadece çalışmakta olduğum mevzuya kendimi adayacak derecede kendimi kaptırdıysam çalışmaya, hayat işte asıl o zaman bi farklı güzel. Ben dahi farklıyım o zamanlarda; her şeyi, günü, zamanı, etrafımda olup biteni bile farklı görüyorum. Uykularım bile farklı oluyor, sabahleyin dinlenmiş şekilde kalkıyorum. En çok hiç çalışmadığım günlerin ertesinde yorgun uyanıyorum.
    Bir büyük insan çok güzel ifade ediyor atalette geçen zamanı, günleri. Öyle geçen zamanlar diyor; adem ve yokluğu ve hiçliği ihsas edip sıkıntı verir. Hayatın kıymetini tenzil eder. Ömrün lezzetini sıkıntıya kalbeder.
    Çalışırken ise (yaptığın işe kendini vermek şartıyla) zaman geçsin istemiyorsun, ömrünün, vaktinin kıymetini ihsas ediyor. Atalet ise ömrü acılaştırıyor.
    Demem o ki, ne kadar çok ve sıkı çalışırsak o kadar iyi, hayat o kadar lezzetli. Bunun hakikatini yaşamak istiyorum. Kurban bayramınız mübarek olsun.

0 yorum: